Son
zamanlarda okuduğum kitapların ikiyle sınırlı olması beni utandırdı.
Kitap fakirliği yaşadığım dönemlerden birinde bulunmaktayım şu aralar.Son
bir ayda iki kitap okudum.Kitapları bitirmek sadece bir haftamı almış olmasına rağmen
geri kalan sürenin kitapsız ve boş geçtiğini üzülerek söylüyorum. Damak tadıma uygun bir kitap bulamamış olabilirim,
keyfim kaçık olabilir. Bilemiyorum.
Alaskanın peşinde kitabının bir numaralı karakteri
Miles Halter; silik, pek arkadaşı olmayan bir tiptir.En ilginç özelliğinin ünlülerin
son sözlerini hatırlaması olduğunu söylemeliyim.
(ki bu yazarımızla karakterin ortak bir özelliği) Hayatının sıradanlığından sıkılan
Halter, François Rabelais’nin ölmeden önce betimlediği 'Büyük Belki'yi aramak için evinin güvenli sıcak ortamından vazgeçip daha önce babasınında gittiği yatılı bir okula gitmeye karar veriyor.
Yeni okulunda yeni arkadaşlar, yeni alışkanlıklar edinip yeni şeyler öğreniyor. İlk
içki, ilk şaka, ilk dost, ilk aşk..Yeni hayatının Halter’a kattığı şeyler bunlar.Bu
kitapta bir hayatın başka bir insanın hayatını nasıl etkilediğini göreceksiniz.
Kitaptan alıntı *
‘’O,
şanssızlıkları ile hayalleri arasındaki pervasızca yarışın, o
anda bitiş çizgisine ulaşmakta olduğunun kahredici keşfiyle sarsılmıştı.Geri
kalanı karanlıktı. ‘’Lanet olsun,’’ diye iç geçirdi. ‘’Bu
labirentten nasıl çıkacağım!’’
Kağıttan Kentler kitabının başrolünde yine bir erkek çocuğu
Quentin Jacobsen namıdiğer Q var.Gizemlerle dolu bir takip hikayesini ele alıyor bu kitap.Okurken bir yandan şimdi
ne olacak diye düşünürken peki bu ipucu bizi nereye götürebilir diye düşünmekten kendimi alamadım.Üslubu akıcı,
heycan uyandırıcı ve çok zekice.Tanıdığımızı sandığımız insanları aslında ne
kadar tanımadığımızı, aslında her insanın kendini her
şeyin merkezi gibi gördüğünü zekice kurgulanmış olaylarla gözler önüne seriyor John
Green. Kitabın şirret kızının adının Margo Roth Spiegelman olduğunu da söylemeliyim.
· Kitaptan alıntı *
·
‘’ Ve şimdi bana mezarların kesilmemiş saçları gibi görünüyor.
Yani çimen aynı zamanda ölüm…
gömülmüş bedenlerimizden dışarı çıkarak büyüyor.Çimen aynı anda o kadar farklı şeyleri ifade ediyorduki hayret vericiydi.
Yani çimen yaşam için, ölüm için, eşitlik için, bağlanmışlık için, çocuklar için,
Tanrı için ve umut için bir metafordu.’’
John Green
hakkında şunu belirtmeliyimki kendisinin zekasına hayran kaldım. Fakat canım neden sevenleri ayırma,
kitapların sonunu belirsiz bırakma,
gizemli çocuk rollerine bürünme gibi atraksiyonlara giriyorsun acaba ?
Yazarın Youtube kanalı için Tık Tık
Twitter hesabı için Tık Tık
Hiç yorum yok
Yorum Gönder
Her kelimen benim için değerli, çekinme hadi ! :)